BBM Magazine Issue-Sayı: 46 September/October - Eylül/Ekim 2021

68 INTERVIEW • RÖPORTAJ BBM / EYLÜL - EKİM 2021 • SEPTEMBER - October 2021 been made in Northern Iraq recently. When these invest- ments are completed, we will experience a serious loss in our Iraqi exports. The trend we observe in overseas export markets is that these countries are establishing their own mills. For example, 10 years ago, Indonesia was a market where we exported close to 500 thousand tons. Unfortunately, this figure has now fallen to an insignificant level of 30 thousand tons per year. The reason for this decrease was neither the increase in import duties nor the anti-dump- ing or safeguard measures. Indonesia has increased the number of mills and the market has become an efficient market. This eliminated the need for flour imports. The same development took place in the Philippines. Our exports decreased from 170 thousand tons to 20 thousand tons. New flour factories are being established very quickly in Africa, one of our important markets. Afri- can governments, which have adopted the industrializa- tion model with import substitution, unlike the Far East, either prohibit flour imports or impose a preventive im- port tax as soon as their wheat crushing capacity reach- es the point where they can feed the country. Therefore, it is inevitable that we will experience a contraction in our overseas export markets. I am not one of those who think that Russia has a strat- egy to export flour instead of wheat, or that it is wise if there is one. Because, as I explained above, when we examine the 13.5 million-ton world flour trade in detail, we see that the market is not as big as it is thought for a country that wishes to become a global flour exporter. bloğu içinde olmadığı baş- ka bir uzak ülkeye ihracat yapıyor. Bunun da en iyi ör- neği tabi ki Türkiye. Deniz aşırı un ihracatının toplam dünya ihracatı içerisindeki payı 2.7 milyon ton ile %20 seviyesinde ve Türkiye deniz aşırı un ihracatının %60’ını tek başına gerçek- leştiriyor. Türkiye un ihracatını, sı- nır ticareti ve deniz aşırı un ticareti şeklinde yapıyor. Sınır ticareti yaptığımız iki ülke, Irak ve Suriye top- lam ihracatımızın %52’sini oluşturuyor. Son dönemde Kuzey Irak’ta büyük değir- mencilik yatırımları yapıl- dığını biliyoruz. Bu yatırımlar tamamlandığında Irak ihracatımızda ciddi bir kayıp yaşayacağız. Deniz aşırı ihracat pazarlarında da gözlemlediğimiz trend, bu ül- kelerin kendi değirmenlerini kuruyor olmaları. Örne- ğin 10 yıl önce Endonezya 500 bin tona yakın ihracat yaptığımız bir pazardı. Maalesef artık bu rakam, yılda 30 bin ton gibi önemsiz bir seviyeye düştü. Bu düşü- şün nedeni ne ithalat vergilerinin artması ne de an- ti-dumping ya da safeguard önlemleriydi. Endonezya değirmen sayısını artırdı ve piyasa verimli işleyen bir piyasa haline geldi. Bu da un ithalatı ihtiyacını ortadan kaldırdı. Aynı gelişme Filipinler’de de yaşandı. İhracatımız 170 bin tonlardan 20 bin tonlara düştü. Önemli pa- zarlarımızdan Afrika’da da çok hızlı yeni un fabrikaları kuruluyor. Uzakdoğu’dan farklı olarak ithal ikamesi ile sanayileşme modelini benimseyen Afrika hükümet- leri, ülkelerindeki buğday kırma kapasiteleri ülkeyi besleyebilecek noktaya ulaştığı anda ya un ithalatına yasak getiriyorlar ya da önleyici bir ithalat vergisi ko- yuyorlar. Dolayısıyla deniz aşırı ihracat pazarlarımızda da bir daralma yaşamamız kaçınılmaz. Ben Rusya’nın buğday yerine un ihracatı yapmak gibi bir stratejisi olduğunu, ya da varsa bile bunun akıllıca olduğunu düşünenlerden değilim. Çünkü yu- karıda izah ettiğim gibi 13.5 milyon tonluk dünya un ticaretini detaylı bir şekilde incelediğimizde gerçekte pazarın global bir un ihracatçısı olmak arzusundaki bir ülke için düşünüldüğü kadar da büyük olmadığını görüyoruz. Rusya gibi 40 milyon ton buğday ihraca- tı yapan bir ülkenin 2.7 milyon tonluk ve her geçen

RkJQdWJsaXNoZXIy NTMxMzIx